24 Kasım Öğretmenler Günü Şiirleri

24 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği günün yıldönümüdür. Bu unvan, 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu tarafından Atatürk’e verilmiş ve 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayımlanmasıyla resmileşmiştir.

24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak seçilmesi ise, 1981 yılında alınan bir kararla gerçekleşmiştir. Bu yıl, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle, onun öğretmenliğe verdiği önemi vurgulamak ve öğretmenler arasında sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmek amacıyla, 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak ilan edilmiştir. Bu karar, darbe yönetimi tarafından alındığı için, bazı meslek örgütleri tarafından eleştirilse de, bugün hala ülkemizde Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

24 Kasım

Bu gün 24 Kasım, yine başlar tacısın.
Tüm gönüllere sultan, dertlerin ilacısın.
Elleri öpülesi çok mübarek insansın.
Çok kutsaldır mesleğin, korunacak ilk cansın.

Her büyük işte imzan, her iyide sen varsın.
Bu gün 24 Kasım, her gönüle sığarsın.
Aslında herkes bilir, ışıttıkça erirsin.
Ömrün bitene kadar doğruyu gösterirsin.

Senin yol gösterdiğin, bir yere getirdiğin,
Ancak bu gün hatırlar onca emek verdiğin.
Diktiğin fidanların meyvesini yemezsin.
Kimseye boyun bükmez, asla “aman” demezsin.

Bu gün bunca övenler, yarın bakmaz yüzüne.
Hep dışına bakarlar, hiç bakmazlar özüne.
Her 24 Kasımda, övülmektir kaderin.
Eserinin kalbinde bir gündür ancak yerin.

Elinin dokunduğu işler hep güzel olur.
Bu millet bu zilletten ancak senle kurtulur.
Bu gün 24 Kasım, çıkarırlar göklere.
Oradan paraşütsüz bırakırlar yerlere.

Bu gün 24 Kasım, bütün başlara taçsın.
Yarın yine yalnızsın, ailene muhtaçsın.
Her 24 Kasımda seni yücelten kafa,
25 Kasım günü kaldırır tozlu rafa.

Bu gün ne kadar güzel, ne büyük bir insansın.
Senede bir gün anan insanlıktan utansın.
Bu gün 24 Kasım, anladık artık yeter.
Seni bu hale koyan, olsun senden bin beter…

Bağımsızlık Öğretmeni

Bakın çocuklar bizim ilk dersimiz bağımsızlık
İşte buldum, İnebolu denizinden çıkarttım
Solgun bir resim, mor duman bir resim
Bu bir mavna, Anadolukavağı’ndan gelme
Bu Recep Reis, bakın bu kolsuz yüzbaşı
Bu sandıklar… bu sandıklar… bu sandıklar
Kadınların, kağnıların yağmurunda
En güzel ağırlığıdır bağımsızlığın
Hafifler şimdi umut, bir güvercin olur
Geçer yağlı geçitinden namluların.

Bakın çocuklar bizim ilk dersimiz bağımsızlık
Çiz fındık, çiz ceviz, çiz tütün
Çarşamba ovası, işte!
Buğday çiz, elma çiz, incir çiz
Oğullarımız, kızlarımız gider gelir işte
Biz işleriz, biz toplarız, biz satarız
Koy kulağını dinle, toprağın altında
Kömürün türküsü, petrolün türküsü
Ve mevsimlerimizin gergefçisi gökyüzü
Mavi bir güldür işlenir ellerimizde.

Bakın çocuklar bizim ilk dersimiz bağımsızlık
Bir bozkır dikeniyle delip parmaklarımızı
Kanımızı defterimize bastık
Kan bu, soylu ırmağı yüreğimizin
Coşkunun alyuvarları ve çocukluğun
Akıyor, dağ kaynaklarından alabalıklarla
Anlıyorsunuz değil mi herşeyi?
Şimdi açın vatan haritasını
Bastırın işaret parmaklarınızı
Bir yaralı kuş gibi çırpınır tepelerimiz.

Bakın çocuklar bizim ilk dersimiz bağımsızlık
Pencereleri açıp söyleyelim türkümüzü
Korkusuzluğun yelinde bu güz günü
Alsın götürsün üvez yapraklarını
Çağrısını yurdumuzun.
Gelir belki çocukların hatırına
Erzurum’dan yola çıkıp Anadolu kırına
Gizli ordusuyuz onun dersliklerde, işliklerde
Gelir belki, elinde Sivas’ın buğday başağı
İner, kalpaklı bir adam dağ yolundan aşağı.

Bakın çocuklar bizim ilk dersimiz bağımsızlık
Anladınız değil mi? Haydi, başlayın artık!

Ben Anlatayımmı Öğretmenim?

Henüz aceminim senin,
Her parmak kaldırdığımda sınıfımızda,
Yüreğim kalır ucunda,
Sıyrılıp yüreğinin sıcaklığınca,
Ben anlatayım mı öğretmenim?

Oturduğum sıraya adını kazıyorum tırnaklarımla.
Öğretebilen öğretmen evinde çırpınır kelimelerim.

Tatili gelmeden öğrenmelerin,
Öğrettiklerini,
Sıralamak isterken sana.

Ders aralarında tutunmuştum yürek kapına,
Parmak kaldırıyorum,
Yüreğim parmaklarımın ucunda.

Ben anlatayım mı öğretmenim?
Bana kattığın her sende,
Özümsemek istedikçe seni,
Acemiliğim geçiyor sana.

Sınıfımızın penceresinden baktığında,
Yanımdan sıyrılıp giderken bedenin,
Yüreğim parmaklarım ucunda yürek kaldırıyorum sana,

Ben anlatayım mı öğretmenim?
Diğer çocuklara inat,
Yaramazın olmadan,
İyi ögrencin olmak istiyorken ben.
Sınıf başkanın da olmak istemeden,

Arsızca parmak kaldırmalarım işte bu yüzden.
Not defterinin,
Kapak resminde kalsın gülümseyen yüzüm.
Sevgili kal sevgili öğretmenim…

Dünyanın Bütün Çiçekleri

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Bütün çiçekleri getirin buraya.
Öğrencilerimi getirin buraya, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiçeklere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya.
Son bir ders vereceğim onlara.
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin… Ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop Dağı’na göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş Ovası’ndan, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Okulun duvarı çöktü, altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Köy Öğretmenleri

Yurdumuz uçsuz bucaksız,
Gökte yıldız kadar köylerimiz var.
Ama uzak, ama harap, ama garipsi…
Alın benim gönlümden de o kadar.

Çemişkezek’te, Patnos’ta, Malazgirt’te doğanlar!
Malazgirt’e, Çemişkezek’e, Patnos’a gitmezseniz,
Çocuklarınız öksüz kalır, yetim kalır,
Köylere ışık iletmezseniz.

Dağlara, vadilere, ovalara
Tesbihler gibi saçılmış köyler,
Rüzgâra karşı bir bayrak,
Sevinçle türküsünü söyler.

Sevinçle türküsünü söyler
Bir idare lambası küçük, solgun.
En azından üç yüz pare dam
Umudu en azından üç yüz çocuğun.

Ve onlar saçları uzamış,
Çatlak ellerinde çıkınları,
Üç saat, dört saat ötelerden
Yorgundur, sessizdir akınları.

Ve onlar, yıldızlar gibi
Gözleri ışıl ışıl yananlar.
Oyuncak için değil, kâğıt, kalem
Kitap için gizlice ağlayanlar.

Çemişkezek’te, Patnos’ta, Malazgirt’te doğanlar,
Bütün bunları düşünmelisiniz.
Yüce ırmaklar gibi sessiz, sürekli
Kağnılarla, arabalarla, kamyonlarla
Akıp köylere gitmelisiniz!

Yurdumuza ışık iletmelisiniz…

Çocuklarım

Sizi yoklama defterinden öğrenmedim,
Haylaz çocuklarım.
Sınıfın en devamsızını,
Bir sinema dönüşü tanıdım,
Koltuğunda satılmamış gazeteler.
Dumanlı bir salonda,
Kendime göre karşılarken akşamı,
Nane şekeri uzattı en tembeliniz.
Götürmek istedi küfesinde,
Elimdeki ıspanak demetini,
En dalgını sınıfın.
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun,
Palto, ayakkabı yüzünden;
Kiminiz limon satar Balıkpazarı’nda,
Kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder.
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini,
Kalorisini taze yumurtanın.
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın,
Hesapladık yıldızların uzaklığını,
Birlikte neler düşünmedik.

Sevgili Öğretmenim

Ben bir çocuğum.
Ali’yim, Ahmet’im,Mehmet’im.
Ayşe’yim, Derya’yım, Kezban’ım.
Tertemiz bir defterim, yazılmamış.
Ben, yumuşacık, her şekle sokulmaya hazır hamurum,
Yoğrulmamış.
Çalışmaya hazır saatim,
Kurulmamış.
Bir ırmağım, yolu çizilmemiş,
Bir dünyayım, keşfedilmemiş.
Sana emanetim, öğretmenim.
Yarının geleceğisin diyorsun,
Hep göğsünü geriyorsun ve Atatürk’ü gösteriyorsun.
Bana geçmişi yaz, satır satır,
Beni koru, beni yoğur, beni kur,
Beni yürüt, beni koştur, beni uçur,
Beni al, Mustafa Kemal yap öğretmenim.

Öğretmen

Bir çocuk konuşuyordu;
Vurmuş altın saçları bahar rüzgârlarına,
Gözlerinde kıvanç, içinde övgü:
“Bizim öğretmenin bilmediği şey yoktur.”

Bir çocuk düşünüyordu;
Kapanmış kitaplar üstüne
Aklında hep o güzel ışık:
“Bizim öğretmen ne iyi insan.”

Bir çocuk resim yapıyordu;
Almış renkleri gökkuşağından
Sabırla sarılmış fırçalarına:
Başı bulutlara değen bir adam çiziyordu:
“Bu da bizim öğretmen.”

Bir çocuk, bin çocuktu;
Bin çocuk, milyonlarca çocuk,
Her biri öğretmeni dinliyordu.

Öğretmen

A´dan başlar aydınlık,
Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek
Yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,
Yeryüzü ile el ele öğretmen

Göz gözdür o, uzakları görürüz
Ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.
Ulaşırız erdem üstüne, gelecekler üstüne biz hep
Çizer büyük değirmisini
Uç olur da gergele öğretmen.

Hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa
Bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış
83 toprak ev, 83 acı duman,
Çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık
Kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,
Bir okul yapıla, bir gele öğretmen.

Bir ışık, bir ışık daha,
Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
Nice istemeseler de, nice önleseler de,
Uyandırır toplumunu
İyiye, doğruya, güzele öğretmen.

BİRİCİK ÖĞRETMENİM

Öpmek istiyorum hep o şefkatli elleri.
Yerimde sayıyordum alıp geçtin ileri.
Bana hep sen öğrettin o güzel bilgileri.
Benim bilgi kaynağım, sevgili öğretmenim.

Hep okulda geçirsem günleri, geceleri,
Daha erken öğrensem harfleri, heceleri.
Sende saklı bulunan o güzel bilgileri,
Ben de almak isterim biricik öğretmenim.

İstemez oldum artık vefasız geceleri.
Hep sınıfımda olsam, okusam heceleri.
Atamın önerdiği olmam istenen yeri,
Bana sen hazırladın biricik öğretmenim.

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Sevgili öğretmenim,
İnan sen bir ışıksın.
Yanarsın gece gündüz.
Aydınlatırsın bizi.

Doğruyu, güzeli,
Bize sen öğretirsin.
Vatanıma sevgiyi,
Kalbimize sen korsun.

Çevreni aydınlatır,
Bir mum gibi erirsin.
Anne – baba gibisin,
Bizi, bağrına basarsın.

ÖĞRETMEN

Dosttur o çalışanla, dosttur o yarışanla
Yarınlara el ele beraber koşanlarla,
Mutludur o, simsiyah saçları olmuşsa ak,
Dünden daha güçlüdür uyanırken her sabah.

Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren
Odur hep geleceğe güvenle gülümseyen.
Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan.
Odur eli öpülen, odur fedakâr insan.

Sarsılmaz bir inançla görevini sevmekte,
Ömrünü adamıştır milletine hizmette.
Ruhlara şekil veren, kafaları besleyen
Uygarlığa yürürken en öndedir öğretmen.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

okey oyna www.bodyloveinc.com Deneme bonusu veren siteler deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonusportali.com deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonusal.net