Yaban Kitap Özeti Kısa – Yaban Özet Uzun

Eser Yakup Kadri'nin yayın hayatımıza kazandırdığı nadide eserlerden biridir. Bu sayfamızda yaban romanının özeti, yaban romanı hakkında bilgiler, yaban romanı ile ilgili bilgiler, yaban özeti kısa, yaban romanı uzun özeti,  yaban özeti uzun, bulunur.

Yaban Kitap Özeti Kısa – Yaban Özet Uzun

Bu sayfada Yaban Kitap Özeti, Yaban Kitap Özeti Konusu, Yaban Kitap Özeti kısa ve öz, Yaban özeti, Yaban özet, Yaban kısa özeti, Yaban kitap özeti, Yaban roman özeti, yaban romanı özeti indir, Yaban özet uzun, Yaban Kitap Özeti Ayrıntılı bulunmaktadır.

*YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU*

Bir Osmanlı paşasının oğlu olan Ahmet Celal, I. Dünya Savaşına yedek subay olarak katılmış ve bir çatışma sırasında vurularak sağ kolunu kaybetmiştir. Bu üzücü olaydan sonra Ahmet Celal insanlardan uzaklaşmak istemiş ve kendini toplumdan soyutlamak için Anadolu’nun sessiz sakin bir ücra köşesini seçmiştir. Bu sebeple, onun subaylık yaptığı dönemde ona emir eri olarak hizmet eden Mehmet Ali’nin Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gider.
Ahmet Celal köy hayatına alışkın değildir. Köydeki ilk günleri onun için çok zor olmuştur. Çünkü bundan önceki yıllarda, İstanbul’da yaşamış ve başkent kültürü ile yetişmiştir. Köylüler ona, oranın yabancısı olduğu için “Yaban” derler. Fakat Ahmet Celal bu lakabı kendine yakıştıramaz. Çünkü o, kolunu bu vatan, bu millet, bu insanlar için kaybetmişti. Nasıl kendine yaban derlerdi bir türlü anlamıyordu. İlk haftalar köy yaşantısına alışmaya çalışmayla geçer. İlk zamanlar Mehmet Ali’nin müstakil evinin bir odasında kitaplarıyla gününü geçirir. Kitapları onun yalnızlığını alır ve acısını unutturur. Kitaplar, onun en iyi dostu olmuştur. Bu zaman zarfında, Mehmet Ali’nin annesi Zeynep Kadın, erkek kardeşi İsmail ve kız kardeşi tanışır. İstanbul gibi büyük bir yerde yaşadığı için Ahmet Celal köyde sudan çıkmış balık gibidir.

Haftalar ilerledikçe Ahmet Celal, köy ahalisiyle yavaş yavaş tanışır. Köyün en zengini Salih Ağa, muhtar ve Süleyman adında karısını söz geçiremeyen adamla samimiyet kurar. Fakat bu samimiyet belli bir yere kadardır. Ahmet, onlara hep savaştan, Atatürk’ten ve onun yaptıklarından bahsederken onlar, Ahmet’i pek ciddiye almaz. Ahmet onlardan Milli mücadeleye destek vermeleri gerektiğini anlatır ancak nafile.
Ahmet Celal, köylünün kendisi hakkındaki düşüncelerinden uzaklaşmak için bir gün köyün civarındaki yaylalara çıkar; doğanın verdiği huzur ile hem acısını hem de yalnızlığını kısmen de olsa unutur. Yaylalarda gezerken bir kız görür. Kız, İstanbul kızları gibi bakımlı, giyim-kuşamı iyi olmasa bile, onu çok etkilemiştir. Onunla konuşmak ister; fakat kız ondan kaçar. Bu kaçışlar birkaç kez daha yaşanır. Ahmet Celal bir süre sonra ancak kızın isminin Emine olduğunu öğrenir.

Cephede savaş şiddetlenmiştir ve köylerden tekrar askere çağırılanlar olur. Bunlardan bir tanesi de Mehmet Ali’dir. Onun evden ve köyden ayrılması ile artık Ahmet Celal’in köyde dertleşebileceği kimse kalmamıştır. Bir kaç hafta daha Mehmet Ali’nin ailesiyle birlikte kalır. Fakat İsmail’in Emine’yi sevdiğini ve onunla evleneceğini duyunca evden ayrılır. Köyde başka bir yere gider ve orada yaşamaya başlar. Fakat kolunu kaybetmiş olmasından dolayı yardıma muhtaçtır. İlk zamanlar Süleyman onun ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Aslında o da yazar gibi terkedilmiş ve yapayalnızdır. Karısı, onu asker kaçağı birisiyle aldatmış ve İstanbul’a kaçmıştır. Fakat Süleyman karısını çok sevmektedir. Onu bir türlü unutamaz. Aradan günler geçer. Bir gün İsmail’in Emine ile evleneceğini duymasına rağmen Ahmet Celal, muhtara gider ve Emine’yi kendisine istemesini söyler. Bunun üzerine muhtar hanımını Emine’nin evine gönderir. Ama Emine bu işe “hayır” der. Üstüne üstelik Ahmet Celal’e kolsuz olduğu için ağır hakaretlerde bulunur. Kendisi hakkında söylenen lafları Ahmet muhtarın ağzından duyunca deliye döner. Ona göre İsmail, Emine’ye layık birisi değildir.

Ahmet Celal, İsmail’in Emine ile evlenmek üzere hazırlık yaptığını kahvede işitir. Emine’yi kafasından silmeyi başarmış; fakat bir türlü kalbinden atamamıştır. İkinci kez hayal kırıklığına uğrar. Bunun hıncını Süleyman’ı azarlayarak, karısı hakkında ileri geri konuşarak çıkartır. Bu kavgadan sonra, Süleyman daha fazla dayanamaz ve köyü terk eder. Ahmet Celal pişmandır ama iş işten geçmiştir.

Ahmet Celal Süleyman’ın evi terk etmesinden sonra, kendisine yardım etmesi maksadıyla Emeti Kadın’ı tutar. Onun Hasan adında bir torunu vardır. Emeti Kadın hem torunu Hasan’ı hem de Ahmet Celalê bakmaktadır. Torunu Hasan küçük bir çobandır. Ahmet Celal, onunla koyunları otlatmaya çıkar. Böylece hem Emine’yi tekrar görmek hem de acılarını unutmak ister. Bu sırada dağların arkasından top sesleri gelmektedir. Savaş köye doğru gelmektedir. Bu arada Emine İsmail’le evlenir. Ahmet, bir daha köyün içinde gezemez olur.

Aradan fazla geçmez. Köye bir şeyh gelir. Köylülere, yurdumuzun düşmanlar tarafında zaptedildiğini ve niyetlerinin Anadolu’yu elimizden almak olduğunu; yeşil sarıklıların bizi düşmana karşı savunduklarını ve müslüman olmak isteyen kraliçeden bahserder. Ahmet Celal bunları duyunca sinirlenir ve şeyhe gider , onunla kavga eder.

Savaş cephelerde son surat devam etmektedir. Düşman uçakları köyün üzerinde kol gezmekte ve bir takım kağıt parçalarını yere atmaktadır. Kağıtta “Sakın yerinizden yurdunuzdan olmayınız. Biz size kötülük etmeğe gelmiyoruz. Halife ve padişah bizimle beraberdir. Biz sizi Kemal’in çetelerinden kurtarmak için harbediyoruz.” yazar. Köylüler, bunu okuyunca Ahmet Celal, her birinin gözünün parıl parıl parlamağa başladığını görür. Bir akşamüstü eve dönmek üzere iken “Davranma!” diye bir sesle irkilir. Ahmet ilk başta anlamazlıktan gelir; fakat bir kaç adım atar atmaz bir kurşun kulağının dibinden bir arı gibi vızıldayarak geçer. Yazar, bunun bir asker kaçağı olarak düşünür; ama ateş eden bir Türk askeridir. Az kalsın bir Türk askerinin kör kurşununa hedef olacaktı. Onlara durumu anlattıktan sonra birliğin (topçu müfrezesi) komutanlarından savaş hakkında bir kaç bilgi alır. Ahmet konuşmalardan, Türk Ordusu’nun savaşı kazanacağına olan ümidi atar. Savaş, köye çok yakın yerlerde cereyan etmektedir. Bu sebeple birlikler, köy yollarını kullanmaktadır.

Bir gün inanılmaz bir olay olur. Ahmet, muhtar ve diğer köy ahalisi kahvede otururlarken, uzaktan çok dağınık halde bir birlik gelmekte olduğunu görmektedirler. İlk başta düşman sanılan birliğin daha sonra Türk Ordusu’ndan olduğu anlaşılır. Bekir Çavuş, savaşın son gelişmelerinden haberdar olmak için askerlerden bir kaç tanesini “Komutanınız nerede ?” diye sorar. Daha sonra birlik komutanı bir başçavuş çıkagelir. Başçavuş yorgun ve perişan haldedir. Bir süre Başçavuşla muhtar bakıştıktan sonra sarmaş dolaş olurlar. Çünkü o, bir zamanlar köyde yaşamış ve öldü sanılan Emine’nin babasıdır. Cephedeki bir kaç olaydan ve gelişmelerden konuştuktan sonra muhtar ona kızı Emine’yi hatırlatır. Daha sonra muhtar “Daha önce nerelerdeydin?” diye sorar. Bunun üzerin Başçavuş, on yıl moskofa esir düştüğünü ve esaret yıllarını anlatır. Bu arada Emine kahvehaneye babasıyla görüştürülür. İlk başta Emine, ürkek bakışlarla babasına baktıktan sonra göz ucuyla da Ahmet’e bakar ve utangaçlığından ne yapacağını bilemez. Bir süre bakıştıktan sonra Ahmet, Emine’nin artık İsmail’i sevmediğini bakışlarından anlar. Artık bu noktadan sonra, Ahmet’le Emine arasında bakışmalarla birbirlerine olan aşklarını ilan ederler. Ama bir sorun vardır: Emine’nin İsmail’le evli olması. Bir müddet sonra başçavuş, anasını görmeye gider; askerlerini de bir süre mola yapmak üzere muhtara bırakır.

Ertesi gün, sabah erkenden birliğin yola çıktığın öğrenilir. Dağın arkasındaki top sesleri iyiden iyiye artmaktadır. Köylüler bu olaya karşı tedirgindir. Çoban Hasan’la Ahmet arada sırada koyunları yaylaya çıkartırlar. Fakat bir gün Küçük Hasan yaylaya tek başına gittiği bir gün Yunan askeri köyü işgal eder. Köye girerler.

Ahmet Celal evde bir süre telaşa kapılır, kendini toparlayamaz. Yardıma ihtiyacı vardır. Emeti Kadın’ı arar ama bulamaz. Evin etrafına bakınır hiç kimseyi bulamaz. Belli ki köylü korkudan saklanmış olmalı. Düşmanın hemen köye girmek üzere olduğu, ağır topçu taburunun araba ve demir şakırtılarının seslerinden anlaşılıyordu. Yunanca konuşan düşman askerleri köyü ele geçirir. Her evi basıp köylüyü, köy meydanına çıkartırlar. Ahmet’in kapısı da kırılır ve o da köy halkının toplandığı yere götürülür.

Düşman askerleri kadınlara, genç kızlara tacizde bulunur. Ahmet Fransızca bildiği için  düşman komutanına Fransızca olarak askerlerinin halka eziyet ettiklerini ve genç kızlara tacizde bulunduğunu ifade eder. Yunan subayı onu dinledikten sonra tekrar toplanma noktasına geri götürür. Ve askerlere ve köy halkına eziyet edilip edilmediğine dair sorular sorar. Ahali korktuğu için bir şeyler söyleyemez. Daha sonra askerler, köydeki bütün evleri arama yaptırarak silah namına ne varsa hepsini toplattırır. Ve köylülerden yiyecek, içecek toplarlar ve bunu para karşılığında aldıklarını göstermek maksadıyla köylülere bir kağıt verirler. Cahil köylüler buna inanır ve olan tüm yiyeceklerini teslim ederler. Halbuki Türk askerleri geldiğinde onlardan her şeylerini esirgemişlerdir. Eski bir subay olan Ahmet, düşmanın köylülerden yiyecek ve içecek toplamasından en az bir iki haftaya kalmaz köyden ayrılacaklarını yorumlar. Bir kaç gün ilerledikten sonra, Ahmet, Emeti Kadın’ın çığlıkları ile uyanır. Hasan’a işkence ederler. Zavallı çocuk her tarafı yara bere içinde, acılar içinde kıvranmaktadır. Ahmet ilk başta Hasan’ın öldüğünü zanneder ama nabzını yokladığında yaşadığını farkeder. Yazarın endişesi giderek artar.

Ertesi gün, αskerler toplαdıklαrı eşyαlαrı sαrαcαk bir şey αrαmαk için yαzαrın evini bαsαrlαr. Hαsαn o esnαdα çαrşαfın αrαsındα yαtmαktαdır. Αhmet Celαl, αskerlere “Ne istiyorsunuz” der. Onlαr cevαp vermeden, αniden çαrşαfı öyle bir hızlα çekerler ki Hαsαn yere “pαt” diye sertçe yere düşer. Zαten hαli perişαn olαn Hαsαn, bu sefer ölümü αtlαtαmαz. Olduğu yerde yığılır kαlır. Emeti Kαdın ve Αhmet, Hαsαn’α yαrdım etmek için koşαrlαr; fαkαt Hαsαn ölür. Αğlαmαlαr, sızlαmαlαr Αhmet, kendini tutαmαyαrαk αskere bir yumruktα yere serer. Olαylαr bu esnαdα cereyαn eder. Köylüler ilk defα dα olsα Αhmet’i hαklı bulur ve αskerlerin üzerine yürürler. Ortαlık kαrışır. Bu kαrışıklıktαn yαrαrlαnαrαk Emine ile Αhmet kαçαrlαr. Bu esnαdα Αhmet, böğründen vurulur. Fαkαt bu αcıyı o αndα hissetmez sαdece Αhmet değil, αynı zαmαndα Emine de sol bαcαğındαn yαrαlαnmıştır. Kαçαbildikleri yere kαdαr kαçαrlαr. Bir yere vαrdıklαrındα oturup dinlenmeye kαrαr verdiklerinde vurulduklαrını αnlαrlαr. Hele Emine’nin yαrαsı dαhα αğırdır. Kαlkαcαk durumdα değildir. Αhmet Celâl, Emine’yi ve αnılαrını yαzdığı defterini bırαkαrαk tek bαşınα bilmediği yollαrα, bilmediği bir geleceğe doğru köyden uzαklαşır.

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU’nun ‘YABAN‘ adlı romanı hakkında bilgiler
KİTABIN ADI      : Yaban
KİTABIN YAZARI:
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
YAYIN EVİ          :
İLETİŞİM YAYINLARI
YAYIN TARİHİ    : 2012
YABAN KİTABININ KONUSU: Yazar eserini, Kurtuluş Savaşı sıralarında, bir Anadolu köyüne yerleşen Ahmet Celâl’in anı defteri olarak sunar. I. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı’nın sonuna kadar olan sürede bir Anadolu köyünde köylüleri, köyün durumunu ve milli mücadeleye ilişkin tavırlarını anlatmaktadır…
YABAN KİTABININ ANAFİKRİ: Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Osmanlı Devletinde eğitimin boyutu, bir Türk köyünün durumu anlatılır. Mustafa Kemal’in ‘Cahillikle mücadele etmek düşmanla mücadele etmekten daha az önemli değildir’ sözünün hakkını veren önemli bir eserdir. Cehaletin milli duyguları dahi köreltebildiği vurgulanmıştır.

Yaban’daki Şahıslar: YABAN ROMANINDAKİ ŞAHISLAR;
Ahmet Celâl: Romanın baş kahramanıdır. I. Dünya savaşında kolunu yitirmiştir. Yaşamaya küskün, karamsar bir şehirli tipidir
Mehmet Ali: Ahmet Celâl’in emir eridir. Savaş sonrası köyüne dönmüştür. Ahmet Celâl’e saygı duymasına rağmen yine de köyüne ve köy geleneklerine bağlıdır. Köylüler gibi düşünür. Kaderine rıza göstermiş bir tiptir.
Salih Ağa: Köyün en zengin adamlarındandır. Bütün köy halkını nüfuzu altına almıştır. Köylüye borç vererek onların kendine bağlı kalmalarını sağlamakta ve onları sömürmektedir. Son derece çıkarcı, acımasız ve yalancıdır.
Şeyh Yusuf: Köyü manevi yönden sömüren, son derece cahildir. Dini bilgileri çok basittir. Temizliğe dikkat etmeyen, pasaklı bir adamdır.
Zeynep Kadın: Mehmet Ali’nin annesidir.
Emine: Romanda ağırlığını koyan ikinci kadındır. Mehmet Ali’nin kardeşi İsmail’in karısıdır. Ahmet Celâl’in ilgi duyduğu tek kadındır. Yunan birliğinin öldürme ve kıyım eylemlerinden korkarak sonunda Ahmet Celâl ile kaçar.

Eser Yakup Kadri’nin yayın hayatımıza kazandırdığı nadide eserlerden biridir. Bu sayfamızda yaban romanının özeti, yaban romanı hakkında bilgiler, yaban romanı ile ilgili bilgiler, yaban özeti kısa, yaban romanı uzun özeti, yaban romanı ile ilgili özet bilgiler, yaban özeti uzun, Ortaokul öğrencilerinin okuyabileceği kitap özetleri, Ortaokul öğrencilerinin okuması gereken bir kitap özeti, 5678. Sınıf Ortaokul öğrencilerinin okuyabileceği kitap özetleri, 5678. Sınıf Ortaokul öğrencilerinin okuması gereken bir kitap özeti bulunur.

2 Comments

  1. Abi arabuloku.com altına yeterki siz okuyun yazmısın saol çok işime yaradı 🙂

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İstanbul Hukuk Bürosu mide ameliyatı Transplante Capilar Turquia Transplante Capilar dentco clinicpark BahçeHavuz gauss ölçümü Antalya Oto Ekspertiz Osmaniye Oto Ekspertiz www.okeyoyna.com www.bodyloveinc.com Deneme bonusu veren siteler deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonusportali.com deneme bonusu veren siteler cratosroyalbet betwoon grandpasha giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler betwoon deneme bonusu veren siteler